Otoskleroz labirentin kapsülün, fokuslar halinde daha yumuşak, daha
vasküler yeni kemik oluşumuyla karakterize bir hastalığıdır. En sık
gözüken bulgusu oval pencere etrafındaki otosklerotik değişikliklerden
dolayı stapes fiksasyonuna bağlı iletim tipi işitme kaybıdır. Bazen mixt
tip, bazende sensorinöral tip işitme kaybıyla karşımıza çıkabilir.
Stapes fiksasyonuna ek olarak kemik destrüksiyonu proteolitik enzimler
salınımma buda iç kulak nasarına sebep olabilir. Oluşan bu otosklerotik
değişiklikler klinik bulgulara yol açıyorsa klinik otoskleroz, yol
açmıyorsa histolojik otosklerozdan söz edilir. Histolojik bulguları olan
hastaların ancak %12'sinde klinik bulgu vardır. Histolojik otosklerozda
cinsiyetler arasında fark bulunmazken klinik otoskleroz kadınlarda daha
fazla görülür. Bu bulgu hamileliğin otosklerotik fokus oluşumunu
artırmasına bağlı olabilir.
Etyoloji ve patogenez
Otoskleroz etyolojisi kesin değildir. Herediter endokrin,
biokimyasal, metabolik ve vasküler faktörler suçlanmıştır, infeksiyon ve
travmada sebepler arasında düşünülmüştür. Hastaların %50-60'ında aile
anamnezi vardır. HLA tiplerinden AııBı4 ve BW35 ile yakın ilişki
bulunmuştur. Geçiş şekli tam anlamıyla belirlenmemesine rağmen otozomal
dominant geçişin rol oynadığı düşünülmektedir. Beyazlarda, zencilerden
10 kat daha fazla görülmektedir. Sarı ırkta prevalans düşüktür.
Hindistan'da prevalansı çok yüksek bulunmuştur. Otosklerozu aktive eden
faktörler arasında cinsiyet ve yaş en çok ilişkili
bulunanlardır.Kadınlar arasında insidans erkeklerin 2 katıdır (%65-%35).
Kadınlar arasında yüksek prevalans endokrinolojik faktörlerin
suçlanmasına neden olmuştur. Gebeliğin otosklerozu aktive ettiği
düşünülmüştür. Hastalığın aktivite peryodları fertilite peryodlarıyla
ilişki gösterir. Klinik otoskleroz 20-30 yaşları arasında sıktır. Bazen
6 ve 7 yaşlarında bulgu vermeye başlar. Fakat olguların çoğu 15-35
yaşlarında manifest hale geçer. 50 yaşından sonra nadir görülür.Otosklerozun
patogenezi tam olarak aydınlatılmamıştır. Travmatik, vasküler,
gelişimsel, immünolojik ve viral sebepler suçlanmıştır.
Majör semptom işitme kaybıdır. Bu kayıp genellikle
progressiftir. Kırk yaşına kadar genellikle progresyon devam eder. Bu
progresyon stapes fiksasyonu komplet hale gelene kadar yani hava kemik
gapı 50-60 dB olana kadar ilerler. Willis parakuzisi diğer bir
semptomdur. Bu hastaların gürültülü ortamlarda yanındakileri daha iyi
duymasını ifade eder. Bunun nedeni yanındakilerin daha yüksek sesle
konuşmalarıdır. Tinnitus çok önemli semptomlardan biridir. Unilateral,
bilateral, devamlı veya fluktuan olabilir. Hastalığın erken dönemlerinde
daha sıktır. Hastalık matur hale gelince azalabilir. Vestibuler
semptomlar nadir değildir.
Tedavi
Otoskleroz tedavisinde başlıca 3 yöntem mevcuttur.
1. Amplifikasyon
2. Medikal tedavi
3. Cerrahi tedavi
1. Amplifikasyon: Otosklerozlu hastalarda speech
diskriminasyon iyi olduğu için hafif veya orta derecedeki işitme kaybı
olan hastalar düşük kazançlı işitme aletlerinden yararlanabilirler.
Amplifikasyon özellikle cerrahi uygulanamayan, ya da cerrahiyi kabul
etmeyen hastalarda uygulanır.
2. Medikal tedavi: 0tosklerozun medikal tedavisinde
kullanılan ajan sodyum floriddir. Ancak bunun otosklerozdaki etkisi
tartışmalıdır. Sodyum floridin kullanım endikasyonları olarak vestibuler
semptomların varlığı progressif mikst işitme kaybı, preoperatif
stabilizasyon ve koklear otoskleroz sayılabilir. Sodyum florid
hastalığın gerilemesinden çok progresyonun durdurulmasında etkilidir.
Sodyum floridin otospongiotik kemikte bulunan ve kemiği
inaktif otosklerotik kemiğe dönüştüren rezorbe edici enzimleri inhibe
ettiği düşünülmekte. Sodyum florid kullanımıyla aktif endosteal
otospongiotik fokustan labirentin sıvılar içine zararlı enzimlerin
salınımının önlendiği öne sürülmüştür. Yinede tartışmalı bir konudur.
Florid tedavisinin yararlı olmadığını söyleyen otörlerde vardır.
3. Cerrahi tedavi: 0tosk!eroz tedavisi için en sık
başvurulan yöntemdir. Günümüzde stapedektomi ve stapedotomi ameliyatları
uygulanmaktadır.
Operasyon stapes tam anlamıyla fikse olduğunda endikedir. Bu
da hava kemik gapının 35-40 dB oluşuyla ve Rinne'nin 512-1024
frekanslarında negatif oluşuyla belli olur. Stapes fiksasyonunun erken
dönemlerinde Rinne sadece 250 Hz'de (-) olur, 512 ve 1024'de (+) olur.
aır bone gap'ta 20-25 db'olur. Bu durumda cerrahi stepes tam fikse olana
kadar ertelenmelidir.

|